Her bireyin özgürlük alanı içerisinde yaşama dahil olduğu , olacağı bir çok alan hayatın daha yaşanabilir olmasını sağlayacak bir itme gücüne sahip. Hayata taraf olmak değiştirme ve var olma..
Her bireyin özgürlük alanı içerisinde yaşama dahil olduğu , olacağı bir çok alan hayatın daha yaşanabilir olmasını sağlayacak bir itme gücüne sahip. Hayata taraf olmak değiştirme ve var olma isteğinden geçer. Başkalarının özgürlük alanlarına tacizde bulunarak, toplulukların inançlarını küçümsemek , aşağı çekmeye çalışmak demokratik bir hak olmaktan çıkarak saldırgan bir tutuma dönüşür. Birey olarak toplumsal ilişkilerde sorumluluklarımızın olduğunu bilerek sarf ettiğimiz cümleleri ve hayatı yönetmek zorundayız.
Yaşadığımız çağda her şey daha kötüye doğru ilerlerken bu kötülüğü beslemek, kötülükten durum çıkarmak bunun adına da muhaliflik demek ego tatmininden bir şey olmasa gerek. Her gün uyandığımızda yeni bir kötülükle ve saldırıyla karşılaşmak aslında tamda toplum bilimcilerin söylediği yere doğru gidiyor. Sürekli kendini tehdit altında hisseden birey çıkış yolu olarak kendini korumaya alır, aslında susar. Adım adım insanların korunma iç güdüsünü yaşadığı bir toplumda her muhalefet anlayışı etrafı kirletmeden yürümek zorundadır. Döverek öğretmeye çalışmak, aba altından soplar göstererek gösterilen şiddet izaha muhtaç hale gelmiştir.
Traji komik bakışlar ile sürekli birilerini ötekelştiren siyasete, kalemin gücünü öz gücüne çevirmek isteyen basına, her şeyi bilip, duyupta susan topluma diyecek çok şey var.
Öncelikle siyasetten başlamakta fayda var. Siyaset ve medya ilişkileri sandığımız veya istediğimiz saflıkta değil artık bunu kabul edelim.Siyaset ortak ideal ve düşüncelerin toplum için yan yana gelerek örgütlendiği bir yapı ise biz bu ortak idealleri neden duymuyor, görmüyoruz. Malesef ki siyaset artık toplumsal olmaktan çıkmış bireysel hale gelmiştir. Bireysel menfaatler için yürütülen siyaset kasırga gibi çıkan her engeli yıpratarak, dağıtarak, kirleterek kontrolsüz şekilde yuvarlanıyor. Tam bu noktada ortaya sürekli atılan ise yandaş basın söylemi tamda benim değilsen yandaşsın, benim değilsen, benimle değilsen yandaşsın damgasını yiyor. Eş zamanlı yanındaki basını da özgür niteleyen bu anlayışın niyeti zaten suyu yüzüne çıkıyor. İçler acısı bu tabloda tamda bu tuzağa düşüyor bir çok basın kuruluşu. Başka düşünen, hayatı farklı gören meslaktaşına onun düşündüğü, hareket etmediği için bu damgayı kendisi vuruyor. Kırmızı balık oltayı tutuyor bu da en çok siyasetin işine geliyor. Asıl savaşlarda burada başlıyor aslında arkadan gizli bir el ile iteklene iteklene özgür basın çığlığı atanlar toplumun büyük bir çarkını da kırdığı gibi adalet, eşitlik, meslek etiği tutumlarını da askıya alıyor.
Ağaçlar kesiliyor diyenleri, yakılıyor demeye de davet ediyoruz. Kaz dağlarıma dokunma demeye de, Akbele’nde bizim demeye de davet ediyoruz. Hepsini birlikte dediğimiz ve mücadelesini verdiğimiz zaman söylediklerimiz samimi olur. Samimiyetini yitirmiş kalem artık toplumsal değil menfaatçi yazmaya başlar. Deve kuşu gibi kafayı kuma gömüp tek odaklı saldırmak toplumsal değil direk çıkarcıdır. Öyle bir çağ ki at izi it izine karıştı. Kim doğru kim yanlış anlaşılmasın diye yürütülen manipülasyon toplumu da kutuplara ayırmaktan başka işe yaramıyor. Belki de tam bu yapılmak istenen. Evet at izi it izine karışmış. Kişisel nefretini o kadar içselleştirmiş bir gruh var ki inançlara, inançların sembollerine saldırmak, inançsal duruşlarla ahlaki değer sorgulamak gibi pervasız adımları da atmaktan çekinmiyor. Bin yılların inançları büyük kitlelerin yolunda yürüdüğü bir yaşam olmuşken bin yıllara dayanan bu yürüyüşü zedelemek kimsenin haddi değildir olamazda. Medeniyetlerin iç içe yaşadığı Anadolu coğrafyasında dinsel, mezhepsel temalar üzerinden saldırmak sadece bir acz durumudur. Kabul edilebilir bir hal içerisinde değildir.
Kimse yandaşlıktan bahsetmesin. Her kes taraf sadece. Yandaşlık bilinçsiz sürüklenme halidir. Hangi medya bilinçsiz, düşüncesiz olduğunu söyleyebilir. Hangi kalem düşünme yetisini kaybedip birilerinin peşinde savrulduğunu itiraf ederse işte o gün yandaşlık cümlesini litaratürümüze alalım. Siyaset çok sever bu yaftayı. Bu yaftayla gelen baskılamayı, ötelemeyi. Öncelikle medya kuruluşları kendileri ahlaki olarak kullanmaktan vazgeçsin, geçsin ki birilerine meze olmasın.
Siyasete farklı bakıyor, farklı noktalarda duruyor, farklı yapıları destekliyor oluşu her medyayı taraf yapar yandaş yapmaz. Zaten tarafta olsun her medya. Taraf olduğu alandan savunsun yaşamı savunmak gibi bir derdi varsa.
Siyasette bile bulunduğumuz mecrada yaşadıklarımız siyasetin ne kadar birey odaklı yaptığını gösterdi bize. Gelecek günler yine gebedir yandaş söylemlerine, onun adamı, onun kalemi söylemlerine. Dalga dalga gelen bu ötekileştirmeye dur demenin tek yolu medyanın birleşmesidir.
Yoksa basit bir yakınma ile hikayemiz son bulacak..
O sarı öküzü hiç vermeyecektik.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)